-
1 aynı yerde
adv. ibid, ibidem -
2 aynı anda her yerde bulunma
n. ubiquity -
3 grup
1. أباشة [أُبَاشَة]2. ثلة [ثُلَّة]3. جماعة [جَمَاعَة]4. جوق [جَوْق]5. جوقة [جَوْقَة]6. حزب [حِزْب]7. رهط [رَهْط]8. زمرة [زُمْرَة]9. شرذمة [شِرْذِمَة]10. شيعة [شِيعَة]11. طائفة [طائِفَة]12. عصابة [عِصَابَة]13. عصبة [عُصْبَة]14. فئة [فِئَة]15. فرق [فِرْق]16. فرقة [فِرْقَة]17. فريق [فَرِيق]18. فصيلة [فَصِيلَة]19. فل [فَلّ]20. فوج [فَوْج]21. كوكبة [كَوْكَبَة]22. لفيف [لَفِيف]23. مجموعة [مَجْمُوعَةٌ]24. معشر [مَعْشَر]25. ملأ [مَلَأ]26. نفر [نَفَر]27. نفير [نَفِير] -
4 же
ise; ki; ki,ya; aynı* * *I союз1) против. iseна пра́ктике же... — oysa uygulamada...
по на́шему же мне́нию... — bize göre ise...; oysa bize göre...
2) присоед. kiII частицакогда́ мы прие́хали - прие́хали же мы во вто́рник - пого́да была́ чуде́сная — geldiğimiz zaman - ki Salı günüydü - hava günlük güneşlikti
1) усил. ki, yaя же тебе́ говори́л, что... — sana... söylemiştim ya
не всё же брать, на́до немно́го и дать — hep alınmaz ya, biraz da verilir
э́то твой портфе́ль? - А чей же?! — bu çanta senin mi? - Ya kimin olacak?
и нашёл же (он) вре́мя! — ирон. tam da bulmuş sırasını!
пре́жний реко́рд принадлежа́л ему́ же — eski rekor gene ona aitti
он поби́л свой же (со́бственный) реко́рд — yine kendisine ait rekoru kırdı
на́до сейча́с же уезжа́ть отсю́да — bugünden tezi yok buradan ayrılmalı
за́втра же — yarından tezi yok
сра́зу же / сейча́с же телеграфи́руй — derhal telle
бу́дет израсхо́довано ещё сто́лько же — bir bu kadar daha harcanacak
в пе́рвую же ночь — daha ilk gecede
на сле́дующий же день — hemen ertesi günü
сра́зу же по́сле оконча́ния войны́ — savaşın bitiminden hemen sonra
ну, иди́ же (сюда́)! — haydi, gelsene (ya)!
к тому́ же — kaldı ki
2) ( при указании на полное тождество) aynıто же мо́жно сказа́ть и о тебе́ — senin için de aynı şey söylenebilir
по э́той же причи́не — yine bu nedenle
-
5 جماعة
جَمَاعَة1. fırkaAnlamı: insan topluluğu2. grup3. ekipAnlamı: takım, zümre4. ahaliAnlamı: bir yerde toplanan kalabalık, halk5. topluluk6. takımAnlamı: topluluk -
6 رهط
-
7 عصبة
عُصْبَة1. hizipAnlamı: bölük, kısım, klik, parti2. grup3. ekipAnlamı: takım, zümre4. teşkîlât5. küme6. kütleAnlamı: bir yerde toplanmış, bir araya gelmiş insan topluluğu, kitle -
8 ibid
adv. aynı yerde, aynı yazıda -
9 ibidem
adv. aynı yerde, aynı yazıda -
10 ibid
adv. aynı yerde, aynı yazıda -
11 ibidem
adv. aynı yerde, aynı yazıda -
12 საზოგაგოებრიობა
i.aynı yerde yaşayan, aynı ahvalde yaşayan zümre, cemaat -
13 فئة
فِئَة1. kategoriAnlamı: aralarında herhangi bir bakımdan ilgi veya benzerlik bulunan şeylerin tamamı2. grup3. fırkaAnlamı: insan topluluğu4. ekipAnlamı: takım, zümre5. klikAnlamı: hizip6. türAnlamı: çeşit7. çeşitAnlamı: aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerinden ayrılan yer biri, nevi8. takımAnlamı: topluluk9. sınıfAnlamı: kategori -
14 معشر
-
15 житься
büzülmek* * *безл., разг., в соч.ему́ непло́хо живётся — fena yaşamıyor
ему́ не живётся на одно́м ме́сте — hep aynı yerde oturmaktan hoşlanmıyor
-
16 там
orada* * *1) нареч. orada; orasıтам жа́рко — orası sıcak
там семь ме́сяцев - зима́ — yedi ay kış sürer oralarda
там у меня́ не боли́т — oram ağrımıyor
там, где позволя́ют усло́вия — koşulların mümkün kıldığı yerlerde
наро́д там до́брый — oranın halkı iyi kalplidir
там мы бу́дем то́лько к ве́черу — oraya ancak akşama doğru varırız
2) нареч. (потом, затем) sonraты бери́, а там уж сторгу́емся — al sen, fiyatta uyuşuruz sonra
3) → частица, разг. ne gezerда у него́ како́е-то там де́ло... — bir işi varmış da...
куда́ / како́е там! — ne gezer!
чего́ там! — aldırma! boş ver!
-
17 αυτόθι
adı geçen eserde, aynı yerde -
18 an
an [an]I präp1) ( nahe bei)\an der Ecke köşede;\an der gleichen Stelle aynı yerde;am Fenster sitzen pencerede oturmak;er geht \an mir vorbei benim yanımdan geçiyor;bis \an den Rand ağzına kadar2) ( geographisch gelegen)Frankfurt \an der Oder/am Main Oder/Main Irmağı üzerindeki Frankfurt3) ( zeitlich)\an diesem Abend bu [o o] akşam;am Abend akşamleyin;es ist \an der Zeit zaman [o vakit] geldi;am Anfang başlangıçta;am 29. November 1991 29 Kasım 1991'de4) ( weitere Verwendungen)jdn \an etw erkennen birini bir şeyden tanımak;was haben Sie \an Weinen da? Sizde hangi şaraplar var?;\an etw schuld sein bir şeyde suçu olmak;ich habe eine Bitte \an Sie Sizden bir ricam var;das Entscheidende \an der Sache ist, dass... işin esası...;das gefällt mir nicht \an ihm onda bu hoşuma gitmiyor;es ist \an dir, etw zu tun bir şey yapmak sana bağlı;reich \an Phosphaten/Stickstoffen fosfat/azot bakımından zenginII präp1) ( in Richtung auf)sich \an die Wand lehnen duvara yaslanmak;sie ging \ans Fenster pencereye gitti;\ans Telefon gehen telefona gitmek [o cevap vermek];\an die Arbeit! haydi iş başına!2) ( für)ein Brief \an seinen Sohn oğluna bir mektup;ich habe eine Frage \an dich sana bir sorum var;sie verdient \an die 4.000 Euro aşağı yukarı 4.000 euro kazanıyor;\an die 500 Schüler 500'e yakın öğrenci1) ( beginnend)von... \an...den itibaren;von hier \an buradan sonra;von Anfang \an başından beri/itibaren, başlangıçtan beriStuttgart \an 16.25 Stuttgart'a varış 16.253) ( eingeschaltet) -
19 ebenda
-
20 أباشة
См. также в других словарях:
HEM-CİVAR — Aynı yerde oturan, komşu … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
duraklı — sf. 1) Durağı olan 2) fiz. Hep aynı yerde kalan, hep aynı yerde tekrarlanan Birleşik Sözler duraklı dalga … Çağatay Osmanlı Sözlük
ahali — is., ç., Ar. ahālī 1) Aralarında aynı yerde bulunmaktan başka hiçbir ortak özellik bulunmayan kişilerden oluşan topluluk Mevsim daha Boğaz ın bütün ahalisini toplayamamıştır. A. Ş. Hisar 2) Bir yerde toplanan kalabalık, halk Ahaliden kimsenin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dolanıp durmak — sürekli olarak aynı yerde gezinmek Dolap beygirinin en büyük şansı gözlerinin bağlı olmasıdır; böylece aynı çember içinde dolanıp durduğunun farkında olmaz. A. Ümit … Çağatay Osmanlı Sözlük
avuç dolusu — sf. 1) Pek çok Aynı yerde avuç dolusu para harcamış, kızları şampanyaya boğmuştum. R. H. Karay 2) Bir avucun alabildiği miktar kadar … Çağatay Osmanlı Sözlük
bereli — sf. Beresi olan Zaten siyah bereli kadın da hep aynı yerde idi. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
hücre — is., anat., biy., Ar. ḥucre 1) İnce bir zar içindeki protoplazma ve çekirdekten oluşmuş, bir organizmanın yapı ve görev bakımlarından en küçük birliği, göze 2) Küçük oda 3) Tutukluların veya hükümlülerin yalnız olarak kapatıldıkları küçük oda… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kader çizgisi — is. Alın yazısı Bir dönmedolap gibidir kader çizgisi ailemde, bir iner bir çıkar ve hep aynı yerde durur. A. Kulin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapı yoldaşı — is. Aynı yerde ve görevde çalışanlardan her biri Mahpeyker kalfa isminde bir kapı yoldaşı vardır ki Kıztaşı taraflarında otururdu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortak özne — is., dbl. Birden çok yüklemin bağlı bulunduğu özne Dileklerine eremeyenler gelir, aynı yerde hiddetle haykırır, yumruklarıyla kapıları, perdeleri döverlermiş. cümlesinde dileklerine eremeyenler ortak öznedir … Çağatay Osmanlı Sözlük
topluluk — is., ğu 1) Nitelikleri bakımından bir bütün oluşturan kimselerin hepsi, toplum, camia, cemiyet Bu müşterek duygu ve anlayış birçok zevkleri birleştirir ve bir topluluk meydana getirirdi. A. Ş. Hisar 2) Aynı yerde bulunan insan kalabalığı 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük